Aile toplumun en küçük yapı taşı ve Türk toplumunun en önemli değerlerinden biri olmakla beraber bazı hallerde eşlerin bu kurumu yürütmesi imkansız hale gelebilmektedir.
Buna bazen evliliğin başında oluşan koşullar neden olabileceği gibi bazen de evlilik sürecinde sorunlar neden olabilir. Evliliği sona erdiren en bilinen yöntem boşanma olmakla beraber çok fazla bilinmeyen ve boşanmadan farklı hukuki sonuçlar da doğuran diğer önemli bir yöntem ise evliliğin iptalidir.
Evliliğin iptali durumu ancak evlenmeden önce veya evlenme sözleşmesinin yapıldığı sırada oluşan bazı iptal sebepleri ile gündeme gelebilmektedir.
Bu haller Türk Medeni Kanununda sınırlı sayıda sayılmıştır. Bu koşulların bazıları mutlak olarak bir iptal sebebi sayılmakla beraber bazıları sadece eşleri ilgilendiren sebepler olduğundan ancak talebe bağlı iptal söz konusu olabilir.
Peki nedir bu şartlar, hangi durumda evliliğin iptali gündeme gelebilir, bunun için ne yapılması gerekir, hukuki sonuçları nelerdir?
Mutlak iptal sebepleri; kanunun bu bölümde saydığı iptal nedenleri sadece kişileri değil aile kurumunun sosyal yapısı gereği kamu düzenini de etkilemektedir. Bu nedenler kanunumuzda şu şekilde sıralanmıştır:
Eşlerden birinin resmi nikah sırasında zaten başka biriyle evli bulunması:
Türk hukuk sistemi tek eşliliği kabul etmektedir. Bu nedenle zaten evli bulunan bir kişi bu evliliği sona ermediği sürece yeni bir evlilik yapamaz.
Kural bu şekilde olsa da hayatın olağan akışı içerisinde zaman zaman zaten evli bulunan bireylerin ikinci evlilik yaptıklarına şahit olunabilmektedir.
Bu durumda ikinci evlilik başka hiç bir özel koşul aranmaksızın mutlak olarak iptale mahkumdur. Bu durum Türk uyruklu vatandaşların yurtdışında yaşadığı ülkenin yerel kurallarına uygun olarak yaptığı ancak bu evliliği Türkiye’deki nüfusa bildirilmediği durumlarda sıkça karşımıza çıkmaktadır.
Nitekim kişilerin yurtdışında yapmış olduğu usulüne uygun bir evlilik Türkiye’deki hukuk sistemi ve kamu düzenine aykırı olmamak koşulu ile geçerli bir evlenmedir ve bunun sicile işlenmemiş olması yurtdışında yapılmış olan evliliğin geçerliliğini etkilemez.
Böyle bir durumla karşılaşılması halinde ikinci yapılan evlilik yok hükmündedir. Ancak yapılan ikinci evliliğin yok hükmünde olduğu bir mahkeme kararı ile tescillenmelidir. Bu durumun farkına varan cumhuriyet savcısı resen dava açabileceği gibi ikinci evliliğin iptal edilmesinde faydası bulunan (taraflar ve mirasçıları gibi) herkes de bu davayı açabilir. Her ne kadar ikinci evlilik yok hükmündedir bastan itibaren hiç yapılmamış sayılır desek de Türk kanunlarının aileye verdiği önem nedeniyle iptal edilen bir evlilik de iptal olduğu ana kadar geçerli bir evlilik hangi sonuçları doğuracaksa (soyadı, velayet vb.) aynı sonuçları meydana getirir.
Genel kural bu olmakla beraber bu hususta tek bir istisna kabul edilmiş ve yalnızca bir halde ikinci yapılan evlilik geçerli kabul edilmiştir. Bunu örnek bir mahkeme kararıyla açıklamak daha uygun olabilir:
A.G. isimli Türk vatandaşı Belçika’da evlenmiş ancak bu evliliğini Türk makamlarına bildirmemiştir. Belçika’daki esi kanser tedavisi gördüğü sırada Türkiye’ye gelen A.G. burada F.K ile resmi evlilik gerçekleştirmiştir. Bu durum Cumhuriyet Savcılığı tarafından fark edilmiş, ve F.K. ile yapılan ikinci evliliğin iptaline ilişkin resen dava açmıştır. Kural olarak F.K. nin iyi niyetli olup olmamasına bakılmaksızın bu evliliğin iptal edilmesi gerekir. Ancak mahkeme tarafından henüz iptal kararı verilmeden önce A.G. ‘ nin Belçika’da yaşayan eşi olmuştur.
Bu durumda mahkemenin var olan ilk evliliğin sona ermiş olması dolayısıyla ve ortada korunması gereken bir menfaat kalmaması nedeniyle ve tabiiki F.K. ‘ nin da iyi niyetli olması yani ilk evlilikten haberi olmamış olması koşuluyla artık F.K ile olan evliliği iptal etme yetkisi kalmaz. Bu durumda F.K ile kurulan ailenin menfaatini korumak daha üstün olacaktır ve evlilik geçerli bir evlenme olarak hukuk dünyasında varlığını devam ettirecektir.
Eşlerden birinin resmi nikah yapıldığı sırada akıl hastası veya sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olması:
Evlilik kurumunun önemli hukuki sonuçları nedeniyle kanunlarımız kişilerin bu kurumun ve meydana getirdiği hukuki durumun farkına varabilecek zihinsel yetenekte olması koşulunu aramaktadır. Bu düzenleme hem akıl hastalığı bulunan kişiyi hem de gelecek nesilleri korumak amacıyla vardır. Önemli nokta her akıl hastalığının değil ayırtım gücünü sürekli bir biçimde kaldıran; genetik açıdan gelecek neslin akıl sağlığını tehdit eden türde hastalıktır. Psikiyatri bilimi açısından bir çok akıl hastalığı türü bulunmaktadır.
Bunlardan örneğin, saralılar, şizofrenler ya da melankoliklerin makul biçimde hareket edebilme kabiliyetlerinin bulunduğu belirtilmektedir. Ancak bunun tespiti psikiyatri alanında uzman hekimlerin işidir. Evlenen kişide akıl hastalığı bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise türü ve özellikleri bakımından evlenmeye engel derecede olup olmadığı, bu konularda alınacak resmi sağlık kurulu raporu ile belirginlik kazanacaktır.
Ayırt etme gücü ise kişinin yaptıklarının ve sonuçlarının farkına varabilecek düşünsel aktivitede bulunabilmesini ifade eder. Bu hususta da önemli olan kişinin evlilik sırasında alkol veya uyuşturucu gibi ayırt etme gücünü geçici olarak kaybettirme nedenlerle değil kalıcı olarak bu yetenekten mahrum olması durumunun kamu düzenini ilgilendirir, eşi vesilesiyle mutlak bir iptal hali oluşturmasıdır.
Eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede hısımlığın bulunması: TMK ‘ nunda hısımlık açısından evlenme engelleri 129. maddede şöyle düzenlenmiştir:
Üst soy ile alt soy arasında; kardeşler arasında; amca, dayı, hala ve teyze ile yeğenler arasında: Bu bağlamda kişinin anne-babası veya büyükanne – büyükbabasıyla, kendi çocuğu veya torunuyla, yada amca, dayı, hala, teyze vb. akrabalarıyla yaptığı bir evlilik kesin olarak hükümsüzdür.
Kayın hısımlığı meydana getirmiş olan evlilik sona ermiş olsa bile, eşlerden biri ile diğerinin üst soyu ile alt soyu arasında Bu maddede de ifade edilmek istenen sudur; kişi boşandığı esinin annesi, babası veya ortak olmayan çocukları ile de yaptığı evlilik yok hükmündedir ve mutlak hükümsüzlüğe mahkumdur.
Evlat edinen ile evlatlığın veya bunlardan biri ile diğerinin alt soyu ve eşi arasında Buna göre evlat edindiğiniz kişinin çocuğu veya sizi evlat edinen kişinin eşi ile yapacağınız evliliği kanunlarımız kamu düzeni ve gelecek nesillerin sağlığı acısından yasaklamıştır.
Mutlak butlan davasını kimler açabilir?
Bu durumun farkına varan cumhuriyet savcısı resen dava açabileceği gibi evliliğin iptal edilmesinde faydası bulunan herkes de(taraflar ve mirasçıları, anne babaları gibi) bu davayı açabilir.
Akıl hastası veya ayırt etme gücünden yoksun olanlar açısından ise özel bir durum vardır: sonradan akıl hastalığından kurtulmaları veya iyiyi kötüden ayırt etme yeteneğine kavuşmaları halinde butlan davası, TMK. ‘ nun 147/2 maddesine göre dava hakkı sadece ayırt etme gücüne sahip değilken yada akıl hastası iken ayırt etme gücünü sonradan kazanan yada akıl hastalığı iyileşen eş için tanınmıştır
Bu davayı açmak için belli bir süre ön görülmüş müdür?
Hayır, kanunun bu maddesinde düzenlenen haller kamu düzenini bozan önemli etkenler olduğundan dava açılması acısından herhangi bir sure öngörülmemiştir. Kişiler ve cumhuriyet savcısı evliliğin mutlak iptaline ilişkin davayı her zaman açabilir.
Yetkili mahkeme ve izlenecek usul nedir?
Evlenmenin butlanı davasında, yetki ve yargılama usulü bakımından boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır. Buna göre butlan davasında yetkili mahkeme; eşlerden birbirinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir Görevli mahkeme ise Asliye Hukuk Mahkemesidir.
İspat yükü kimdedir?
Kanunda sayılan koşullardan birinin bulunması dolayısıyla evliliğin iptalini dava eden kişi bunu ispat ile yükümlüdür. Bunu nüfus örnekleri ve sağlık raporları gibi belgelerle yapabilir.